|
||
![]() |
'Büyük Ortadoğu' İçin GÜÇLER BİRLİĞİ | |
Dr. İmbat Muğlu | ||
imbat.muglu@facebook.com | ||
Son dönemlerde gündemin en önemli ve en fazla tepki çeken konusu “Suriye’ye girmeli miyiz yoksa girmemeli miyiz?” sorusudur. Aslında bu soruyu kendimize sormadan önce farkına varmamız ve göz önünde bulundurmamız gereken birçok unsur bulunmaktadır. Öncelikle “Büyük Ortadoğu Planı”nın tam olarak ne olduğu üzerine düşünmemiz gerekiyor. Gelişen ve değişen dünya ekonomisinde müslüman Ortadoğu ülkelerinin yeri ve önemi tartışılmaz bir konumda lakin özellikle Baas Rejiminin şuanki savunucusu Beşar Esed’in demokrasi yerine diktatörlük rejimini, isyanlarını kanlı bir şekilde bastırdığı halka, dayatması ve dünya ekonomisine son dönemlerde zoraki katılışı, doğal olarak Suriye’de hem maddi hem manevi sorunlara neden olmuş ve Türkiye, kendisine sığınmak zorunda kalan halka hem maddi hem manevi olarak yardım etmeyi kendine bir borç bilmiştir. Suriye’deki halkın çektiği zulüm ve bunun Türkiye’ye yansıyan ekonomik kaygıları konusunda Erdoğan ve Obama’nın görüşmelerinde, Obama yardım edeceğini açıkça beyan etti. Ki bu yardımın sanıldığı üzere ABD’nin Türkiye’yi maşa olarak kullanmak istemesinden dolayı yaptığı bir yardım olmadığı, Türkiye’nin yardım çağrısı üzerine yapılacak olduğu aşikardır. Bu görüşleri çürüten en büyük durumlardan birisi de müslümanın müslümana yardım ederek onları tek bir kişinin zulmünden kurtarmak tabir-i caizse “Esedsiz Suriye” yaratarak Ortadoğu’nun şekillenmesi sürecini, Suriye’nin daha sancısız atlatabilmesini ve maddi yönden hem onlara destek çıkabilmek hem de dünya ekonomisine, şekillenen yeni ortadoğunun, katkısını sağlayabilmektir. Bir başka üzerinde durulması gereken konu ise yine bu süreçte, Esed’in yeri geldiğinde AB yanlısı yeri geldiğinde ABD’ye yalakalık yapması ve hatta bu ikisini aynı dönemde bile yaparak ikili bir politika izleyişi de halkını her hangibir dayanağı olmadan yıprattığını gözler önüne sermektedir. ABD, tüm ekonomik çıkarlarına rağmen Suriye’nin içinde bulunduğu durumu kullanmaktan kaçınmış temel sorunun Esed’in ülkesini iyi yönetememesine, Baas Rejimi’nden bir kaç kişinin de olduğu bir geçiş hükümeti ile Suriye’de bir düzen oturtulması, huzur ve güvenin hakim olacağı bir demokrasi hükümeti kurmak istemesiyle, vurgu yapmıştır. Türkiye’nin bu süreçteki konumuna gelince, son 20 yılın en hızlı gelişen 3. Ülkesi olan Türkiye, Ortadoğu Proje’sinde söz sahibi bir ülke olarak gücü eline almayı başarmış, hem aynı dini paylaştığımız kardeşlerimize yardım etmeyi amaçlamış hem de bu sürece çözüm aramak için gerçekleştirilen II. Cenevre Konferansına, katılmaktan da geri durmayacağını açıklamıştır. Gel gelelim Reyhanlı’daki Patlamaya... Bu patlamanın tamamen kasıtlı ve tek kişinin çıkarı için gerçekleştirildiği açıktır. Böyle bir durumda Erdoğan’ın tutumu gayet açık, net ve güçlüdür. Ancak var olan görüşmeler kesinlikle kardeşin kardeşle savaşı için değil, aksine buna ortam hazırlayan Esed’e karşı var olan görüşmeler bütünüdür. Reyhanlı’da gerçekleşen patlama bize başka şeyler de göstermekte; özellikle PKK Sorunu’nun çözüldüğü zamana denk gelmesi, Esed’in bu konuda da masum olmadığını gösteriyor. İşte aslında bu süreçte kendimize sormamız gereken soru “Suriye’ye girilmeli mi?, girilmemeli mi?” den öte “Büyük Ortadoğu nasıl şekilleniyor?” ve “Ortadoğu neden şekillenmeli?” biçiminde olmalı... |
||
Etiketler: Büyük, Ortadoğu, İçin, GÜÇLER, BİRLİĞİ |