Yolsuzluk iddiaları, montaj kasetler, uydurma haberler, cımbızla çekilen cümleler ile yapılan (gayrı)ciddi haberler son zamanlarda memleketimizin gündemini epeyce meşgul etmekte. İşin asıl vahim tarafı kendisine “toplumu temsil etmek” görevi verilmiş bir kısım zevat, bu itibarsızlaştırma kampanyasına bırakın çanak tutmayı, öncülük etmekte birbiri ile yarışır hale gelmiş durumda. Bu hafta zaten herkesin karalama kampanyası olduğunu bildiği meselelerden ziyade, “din” mefhumunun altına sığınarak cânım milletimi kandıranlardan biraz bahsetmek istiyorum. Zaten yıllardır bir “diyalog” furyası ile hepimizin aklında soru işaretleri bırakan, fakat “Ehl-i sünnet alimlerinden ders almıştır.” cümlesinin arkasına sığınarak milleti sömüren ha sömüren bir zihniyet kısaca. Kendisine “alim” dedirten, fakat daha “gizli kibirden” haberi olmayan kimselerin, devrilen çamları diyalog ile başlamışken, füruat, beddua ve montaj gibi ardı ardına patlayan bombalar ile koca bi yığın kütük bıraktı elimizde en sonunda.
Bunun yanında siyasi arenada objektif bir analiz yaptığımız zaman, siyaset yapan, proje üreten, hizmet sevdalısı kimse kalmamış AK Parti hareketi dışında. Mesela bu hafta İstanbul Kadıköy’de AK Parti ve CHP’nin iki belediye başkan adayının minibüs yolu boyunca astırdığı pankartlara gözü takılanlar olmuş. Ak Parti’nin adayı “İmar Yasasında Değişiklik, Minibüs Caddesine Havaray ile Trafiğe Çözüm, Caddebostan Sahilinde Eğlence Adası” vb. projelerinden bahsederken, CHP’nin adayının 500 metre aralıklarla asılmış tüm parnkartlarının “Birlikte Güçlüyüz, Eşitlik ve Özgürlük.” gibi söylemlerden öteye geçememesi bunun apaçık bir kanıtı olarak yine yüzüme çarptı.
Bunlar kimsenin bilmediği şeyler değil elbet, fakat bir ülkenin başbakanının ailesi üzerinden bir karalama kampanyası, üstelik “dindar” zannedilen bir güruhun da desteği ile yürütülüyor ise, bu işte bir bit yeniği olsa gerek. Memlekete ne olur, dolar ne kadar, euro kaça çıkmış gibi şeyleri düşünmeden fütursuzca çıkar kavgası yaparak 13 yıllık AKP iktidarının en sıkıntılı ekonomik dönemini hazırlayan güruha sesleniyorum: “Kendinize gelin! Kime hizmet ettiğinizi anlamaya çalışın!” Bugüne kadar iyi olan, hem ülkesi hem dini adına muhteşem işler başaran ve düne kadar yere göğe sığdıramadığınız Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Bürokraside sadece cemaat olmaz; Süleymancılar'dan, Ülkücüler'e, İlim Yayma'dan, MGV'ye varana kadar ülkemin her topluluğu bürokraside yer almalı, herşey denge ile yürümeli” dediğinde niçin kötü oldu? Her türlü adaletsizliğin, yolsuzluğun ve yozlaşmanın karşısında olan bir Başbakan için Müslüman coğrafyalarda "Gezi ve 17 Aralık" gibi olaylar neticesinde, "İstemiyorsanız bize yollayın. Biz başımızın üzerinde taşırız." diye gösteriler yapılıyor ve bu derece sahip çıkılıyorken, İtrail'in dengelerinin bozulması niçin benim memleketimde Müslüman geçinenlerin işine gelmiyor? Yoksa siz Müslüman değil misiniz?
Birileri son zamanlarda Başbakan’ımızın güvenilirliğini sarsmak adına epeyce çaba sarf ediyor. Şimdi sizden rica ediyorum; pazardan domates alırken bile seçerek alan aziz milletim: kendisine ehl-i sünnet alimi diyerek MI6(İngiliz İstihbarak Servisi), Mossad ve CIA gibi örgütler ile işbirliği içinde olduğunu gururla tekrar eden bir oluşum, ehl-i sünnete kaç kilometreden bakıyor acaba? Pek muhterem okuyucularım, eğer ehl-i sünnet alimi görmek ister iseniz; bkz: Sayın Ömer Tuğrul İnançer. Aralarındaki 77 farkı bulmak da size kalsın... |