Başta Türkiye ve diğer ülkelerin toprakları ve halkları üzerine politika geliştirmeye çalışan her siyasi gücün yolu mutlaka Kürtlerle kesişmiştir. Bu coğrafyaya nüfuz etmeye ve burayı kontrol etmeye çalışan tüm devletler bir biçimde Kürtlerden faydalanmaya ya da bazı iş birliği faaliyetlerini yapmaya çalışmıştır.
1299’dan 1922’ye kadar kıtalararası geniş bir imparatorluğa hükmetmiş ve 623 yıl yaşamış Osmanlı İmparatorluğunun içinden 1. Dünya Savaşı’nın ardından birçok devletçik çıkartan İngiltere, hem bu bölgedeki petrolleri ele geçirmek, hem de Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve diğer ülkelere karşı özellikle Irak, Suriye ve İran vatandaşı bazı Kürtlerden sonuna kadar yararlanmaya çalışmış, hedeflerine ulaşınca da bu Kürtleri ve onlara verdikleri sözleri bir anda unutuvermiştir.
Devlet olma vaadiyle kışkırtılmış Kürt hareketleri de bundan sonra bir yandan bölge ülkeleri ve bölgesel istikrar için birer tehdide dönüştü. İngilizlerin bıraktığı bu sorunlu mirasın, her dönem olduğu gibi günümüzde de işlevsel olduğunu görmek hiç şaşırtıcı değil. Özellikle son 40 yıldır uluslararası bir akıl ve destek ile oluşturulmuş bebek katili PKK terör örgütü, hem esas sahiplerinin maşaları olarak onların talimatları ile bu coğrafyada 10 binlerce masum insanı, askeri, polisi, korucuyu, önüne gelen herkesi gözünü kırpmadan öldürürken, diğer yandan, dünyanın en büyük eroin, esrar gibi uyuşturucu malzemelerinin üretimi, tedariki, pazarlaması gibi gayrimeşru işlerin liderliğini yapmaktadır. İngilizin mirası olan bu politika, özellikle son yarım asırdır İngiliz direktifleri ve tecrübesi ışığında ABD’nin ve diğer Siyonist devletlerin politikası olmuştur.
İşte bu bozguncu ve kanlı politika ile Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ve Büyük İsrail Projesini gerçekleştirmek için satın almış oldukları PKK terör örgütü ve uzantılarına uluslararası arenada sözde bir meşruluk kazandırmak için Kürt Kartı kullanılmaya başlamıştır.
Esas gayesi Türkiye Cumhuriyeti Devletini bölmek ve bu konuda bölücü, ayrıştırıcı propaganda yapmak olan PKK terör örgütü, 40 yıla yakın süre zarfında tamamen yalan ve yanlış sunmuş oldukları “Türkiye’de devlet Kürtleri öldürüyor, biz de karşılık veriyoruz” propagandasını şimdilerde Afrin Zeytin Dalı Harekatında da kullanmaya başlamıştır, ve bu propaganda malzemelerini iş ortakları ya da sahipleri olan silah tüccarları vasıtası ile uluslararası kamuoyuna servis etmekteler. İslam ve Türk düşmanı batılı ve sözde müttefik dost ülkelerin her zaman Türkiye aleyhtarı bir damarı bulunur. Bu damar batılı ülkenin menfaatleri doğrultusunda bazen zayıflar, bazen güçlenir, ama hep vardır.
PYD/PKK terör örgütünün KÜRT KART’ı üzerine yapmış olduğu propaganda, istediği desteği bulamayınca Esed rejimiyle yakınlaşmaya başladılar. PYD/PKK köşeye sıkıştığı için Esed ile uzun süredir görüşme yapıyor ve bu görüşmelerin sebebi kendisinin artık bitiş noktasında olması. Örgüt, hedeflemiş ve planlamış olduğu süreç için Batı ve sözde müttefiklerimiz olan Amerika ile Rusya'dan istediği desteği bulamadığı için kendine artık en yakın Esed rejimini gördü. Oysa Esed, düne kadar sözde PYD/PKK'nın temsil ettiği öne sürülen halkı inkar etmiş, onlara kimlik vermemiş bir lider…bugün kalkıp PYD/PKK ile nasıl anlaşır bu ayrı ve uzun soluklu bir tartışma konusu.
Esas sahiplerinden destek alamayan PKK/PYD terör örgütü, Esad rejimi yanlısı terör grupları ile görüşüp işbirliği yaptı. Ve Esad Rejimi yanlısı bu terör örgütlerinin, Afrin'e girmeye çalıştığı ortaya çıktı. Silahlı gruplar, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin uyarı amaçlı topçu ateşi üzerine kente yaklaşık on kilometre kala geri çekildi. F-16'larımız da yola çıkan 20-25 araçlık konvoyun bir kısmını bertaraf etti, bir kısmı imha oldu, bir kısmı geri kaçmak zorunda kaldı. Başlangıçta Esed güçleri dendi, İran'ın yetiştirmiş olduğu ulusal muhafızlar dendi, sonra Hizbullah dendi, Fatimiyyun Tugayları, yani Afganistan ve Pakistan'dan gelen Şii milisler dendi, sonra Şebbiha'lar dendi, sürekli değiştirildi.
Buradaki amaç, PYD/PKK'nın Afrin şehir merkezini koruması ya da kollaması değil, özellikle rejimden istemiş olduğu en büyük sonuç, İran'ı, Suriye'yi, Türkiye'yi karşı karşıya getirmektir. Etnik yapı üzerinden bir yere ulaşamıyorlar, çünkü Kürtler dün de bugün de bu kimliği kullanan PKK ve uzantısı tüm örgütlere gerekli cevabı vermişlerdir( bazen geç olsa da). Kürt Kartı kimliğinde başarılı olamayan PYD/PKK şimdi mezhepsel olaya dönüştü. Vekalet savaşlarını, diğer bir argümanı olan mezhepsel savaşa dönüştürmeye çalışmakta ve özellikle Şii ismini kullanarak İran ile Türkiye'yi karşı karşıya getirmek ya da o coğrafyada bulunan Şii mezhebine ait yapıları Türklere karşı kullanmak istiyor. Ordu ve devlet olarak uyanık olmamız lazım. Bu zamana kadar oyunlara gelmedik, PYD/PKK sanal ortamda tüm oyunları oynamakta, bunu net şekilde görüyoruz, ama biz bu oyunların hiçbirine gelmiyoruz, gelmeyeceğiz.
PKK hedefine koymuş olduğu Devletimizi bölmek için her türlü bölücü ve yıkıcı iş ortakları ile sürekli iletişim kurmuştur. Ve şimdi de ırk üzerinden gitmiş olduğu terörizm faaliyetlerine mezhebi veya meşrebi anlamda bir düşmanlık yaratma peşine düşmüş durumdadır. Şiiliğe dair sembolleri ve figürleri kullanan bazı terörist grupların tek amacı, PKK ile kurmuş oldukları yapının gereklerini yerine getirmektir. Bununla birlikte amaç, bir kurgu oluşturarak bu coğrafyadaki İslam Devletlerinin birbirleri ile savaşmasını sağlamak ve bunun neticesinde bölünmüş bu devletler üzerinden bir terör devleti kurmak ve bu terör devletinin yapısını değiştirip Büyük İsrail Devletini kurdurmaktır.
Dr.İmbat MUĞLU
|