12 Eylül 1980 öncesini hep birlikte yaşadık. İnsanlarımız kamplara bölünmüştü. Mahalleler, sokaklar ayrılmış, tedirginlik ve karamsarlık had safhaya ulaşmıştı. Sabah evinden çıkanın, akşam evine sağ olarak döneceği kesin değildi. Karneyle ekmek, yağ, mazot ve benzin kuyrukları halen hafızamda. Kardeş kardeşle konuşmuyor, komşu komşuya yan bakıyordu. Üniversiteler terörün yuvası haline gelmişti. Öğretmenler ve polisler kendi aralarında gruplara ayrılmıştı. Kısacası Ülkemiz bir kaos ortamına sürüklenmişti. 12 Eylül 1980 ihtilalı olduğunda 22 yaşındaydım. Üniversitede okuyor ve aynı zamanda İskenderun Demir ve Çelik Fabrikalarında çalışıyordum.
12 Eylülde, birden olaylar kesiliverdi. Meydana gelen, sakinlik ortamına çok sevinmiştim. Ancak, sonradan kafamda bazı sorular belirmeye başladı. Bu sancılı döneme, neden önceden hiç müdahale edilmemişti. Acaba, askeri çevrelerce ihtilala zemin mi hazırlanmıştı. 12 Eylülle terör durmuştu ama sıkıntılı bir dönem başlıyordu. İnsan haklarına müdahelerle, adeta demokrasi yok edilmeye çalışılıyordu. Denge politikası adı altında, haksız idamlar yapılmıştı. Çok insanımız, günümüzde ortadan kaldırılmaya çalışılan mağduriyetlere uğramışlardı. Haklıda olsan, hakkını aramak cesaret istiyordu. Esasında 12 Eylül, tarihe kara bir sayfa olarak geçmiştir.
İleri ki zamanlarda, Merhum Turgut Özalla birlikte bir sivilleşme hareketi başladı. Anayasa ile ilgili sıkıntılar sürmektedir. Geçenlerde bir yazımda ifade etmiştim. Siyasi Partiler olarak hem anayasayı beğenmiyoruz, hem de bir türlü değiştiremiyoruz. Son dönemlerde, Ülkemizde her alanda önemli ilerlemeler oldu. Özellikle temel haklar ve özgürlükler konusundaki gelişmeler göz ardı edilemez. Demokrasi, bir uzlaşma yönetimidir. Bir problemimiz varsa, demokratik yollarla çözmemiz gerekir. Taleplerimizi, kanunlar çerçevesinde yerine getirmeliyiz. Böyle toplu hareketlerde, Emniyet Mensuplarımızın daha dikkatli ve hassas olması gerekir. Çünkü, toplum psikolojisi gerçekten çok önemli. Bizler, hakaret içermeyen, tüm fikirlere saygılı olmalıyız. Seçmenin iradesini göz ardı edemeyiz. Sandık, her zaman en önemli hakemdir.
Bizi içten karıştırmak isteyenler, boş durmuyorlar. Amaçları böl, parçala ve yut. Şimdi de birbirimize düşürmek için, karıştırıcı söylemler ortaya atmakta ve tahrik edici faaliyetlerini sürdürmekteler. Bir de internet sitelerine saldırarak, çökertme modası çıktı. Millet olarak oyuna gelmemeliyiz. Her zaman uyanık ve sağduyulu olalım. Bu aşamada, tüm siyasi partilerimizin Genel Başkanlarına da önemli görevler düşmektedir.
Türkiye, stratejik öneme sahip bir Ülke. Bizim, hiç bir ülkenin bir karış toprağında gözümüz yok. Kimseye verecek bir çakıl taşımız bile yoktur. Ülkemiz üzerinde, bazı sinsi hesaplar yapıldığı ortada. Yeni bir film sahneye konmaya çalışılıyor. Bu filmi daha önce seyrettik, bir daha seyretmeyeceğiz. Hangi siyasi görüşten olursak, olalım bir bütünüz. Türkiye olarak çok krizler ve çok badireler atlattık. Şurası kesinlikle unutulmamalıdır: Biz Türk Milletiyiz. Her zaman, acı günde, tatlı günde, her yerde birlik ve beraberlik içerisindeyiz. Yıkılmayız, dimdik ayaktayız. Güçlüyüz ve diriyiz, çünkü Şanı büyük Osmanlının torunlarıyız
Geçmişten ders alarak, geleceğe güvenle bakmalıyız. Kalın sağlıcakla
suleymangoksu@gmail.com
|