Fiili durum; hukuken değil ama uygulamadaki mevcut durumu anlatan söz... 'Fiili Durum' Kavramı kanuni tanımda yer almayan, hukuki değil, yani dayanağını yazılı hukuk sisteminin kanunlarından almayan anlamını taşımaktadır. T.C Bir hukuk devletidir. “Hukuk devleti” ilkesinde, dayanağını, “kuvvetler ayrılığı” ve “normlar hiyerarşisi” ilkeleri gereğince kanunlardan almayan fiili durumlar kabul görmez. Kanunda tanımlanmayan yetki kullanılamaz ve genişletilemez. "Fiili durum" yani kanunlarda yer bulmayan, fakat bir kısım uygulamada meşrulaştırılmaya çalışılan usuller, ciddi bir sorundur. Kanunun dışına çıkılıp fiili duruma dönüşen uygulamalar da hukukilik kazanmış meşru tasarruflar olarak değerlendirilemez. “Türkiye 10 Ağustos 2014 tarihinde milletin doğrudan cumhurbaşkanını seçmesiyle yeni bir duruma girmiştir. Artık ülkede sembolik değil, fiili gücü olan bir cumhurbaşkanı var.” Denilerek yeni bir fiili durum yaratıldı. Oluşan bu fiili duruma kim itiraz etti veya bu yanlışlığa kim "dur" dedi? "Ben yaptım oldu" anlayışına kim karşı çıktı? Yetkiyi elinde bulunduran çıktı mı? Yoksa göz yumdu mu? Veya karşı çıkması gerekenler gerçekte karşı koydu mu? Bu olmaz, kanuni değil, yasal dayanaktan yoksun dediler mi? Yoksa üç maymunu mu oynadılar? Ya da hukuki olmayan farklı gerekçelerle "de facto" uygulamaları meşrulaştırdılar mı? Yapan olmadı göremedik şu ana kadar! Ama keyfilik, kaos ve düzensizlik kapısının tehlikeli bir şekilde ardına kadar açıldığı unutulmamalıdır. Bu kapı açıldığında da; "hukukun evrensel ilke ve esasları", "kuvvetler ayrılığı", "kanunlara bağlılık", "hukuk güvenliği hakkı" gibi kavramların varlıklarından bahsedilemeyeceği gibi, kalıcı biçimde kaybedilme riski de ortaya çıkacaktır. Hukuk düzeninde geçerli olan hiyerarşiye ve kanunlara uygun hareket edilmesi esastır. "Fiili Durum" yaratmak, bir hukuk devletinin temel kaynağı ve uygulama biçimi olamaz. Hiçbir olağan hukuk düzeni koşulunda, bir toplumsal mutabakat metni olan ve yazılı hukuk düzeninde normlar hiyerarşisinin tepesinde olan Anayasa devre dışı bırakılmaz ve etkisizleştirilemez. Anayasa; kamu otoritesi dahil herkesin, tüm hak, hürriyet ve yetkilerinin güvencesidir. Kimse, dayanağı Anayasada ve Anayasaya uygun çıkarılmış kanunlarda olmayan bir yetkiyi kullanamaz. Sonuçta fiili durumlar bir kenara bırakılmalı , Anayasa ve kanunlar uygulanmalıdır.Hukuk düzeninin bozulmasına asla izin verilmemelidir.
Buradan hareketle ; “Türkiye 10 Ağustos 2014 tarihinde milletin doğrudan cumhurbaşkanını seçmesiyle yeni bir duruma girmiştir. Artık ülkede sembolik değil, fiili gücü olan bir cumhurbaşkanı vardır.” diyerek o yönde icraatlarda bulunanlara MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin "Başkanlık sistemine geçme arzusu taşıyanlar bir fiili durum yaratmışlardır.Bu fiili durum, bu şekliyle devam ederse Türkiye, bir kriz ve kaos ortamına sürüklenebilir. TBMM'ye bir metnin getirilmesinde yarar vardır. Metin geldiği zaman MHP’de metin üzerinde değerlendirme yapacak ve Anayasa değişikliği prosedürü çerçevesinde Meclis'teki çalışmalara katkı sağlayacak" demesindeki bilgelik,isabet ve kararlılık ülkemiz için bir şans değil midir ? Gönül isterdi ki yaşadığımız şu kaotik dönemlerde bunlarla uğraşmasak.Memleketin temel sorunlarına yönelsek ama.İşte ortada da bir « fiili durum » var.
Keşke bunu isteyip savunanlar ; Demokrasilerde, devlet başkanlarının halk tarafından veya Meclis tarafından seçilmelerinin, onların yetkilerinin azalmasına veya çoğalmasına yol açan bir etken olmadığını kavrasalar. Bu yetkilerin sınırını anayasada belirlendiği şekliyle kabul etseler. Rahmetli Turgut Özal’da, cumhurbaşkanıyken yetkilerinin yeterli olmadığından şikâyet ederdi hep. Fakat yetkilerini geliştirmek için ‘fiili durum’lar yaratmadı. Bunun yerine ; Cumhurbaşkanlığı’ndan istifa edip, yeniden parti başkanı olarak amacına parlamenter demokratik sistemden ulaşmayı arzulamıştı. Keşke Sayın Cumhurbaşkanı da böyle bir yol izleseydi.Şimdi tüm iyi niyetlerle bu fiili durum değiştirilerek anayasayla hukuki duruma çevrilse bile çok büyük zaman ve güç kaybı yaşayacak ülke.Güçlü ihtimal referanduma gidilecek . Düşünün Başkanlık sistemine geçmek demek yeni seçimler demek,yeni mevzuatlar ve uygulamalar demek. Toplumun herkesiminin konsensüsüyle hazırlanacak hızlı bir değişim süreci bile bu milletin en az üç yılına mal olacaktır. Bu süreçte yaşadığımız coğrafyadaki sıkıntılar, ekonomik ve sosyal reformlarımızın da başkanlık süreciyle askıya alınmasıyla ötelenecek,önümüze daha büyük sıkıntılar yumağıyla geri gelecektir.
Vatandaşın asıl meseleleriyle örneğin işsizlik ve ekonomik durağanlıkla uğraşılmayıp sistem değişikliğiyle uğraşmak vatandaşa ne kazandıracaktır ? |