|
||
![]() |
MEVLANA ve ŞEB-İ ARUZ TÖRENLERİ | |
Süleyman Göksu | ||
suleymangoksu@gmail.com | ||
Hazret-i Mevlâna’yı Anma ve Vuslat yıldönümü törenleri, her yıl 7-17 Aralık tarihleri arasında Konya’da yapılmaktadır. Hz. Mevlâna’nın çağrısına uyarak, Türkiye’den ve başka ülkelerden çok sayıda misafir katılmaktadır. Bu sayede farklı kültürlerden, geniş bir hoşgörü mozaiği oluşmaktadır. Programda, çeşitli sosyal ve kültürel faaliyetlerin yanı sıra, anma ile ilgili akademik düzeyde bilimsel toplantılara da geniş yer verilmektedir.
Şeb-i Aruz, düğün gecesi demektir. Yaşamını “Hamdım, piştim, yandım” sözleriyle özetleyen Mevlana 17 Aralık 1273 günü Hakk’a yürümüştür. Mevlâna ölüm gününü, yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine, yani Allah’a kavuşacaktı. Onun için Mevlâna ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen “Şeb-i Aruz” diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ah-vah edip ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu.
“Ölüm günüm, düğün günümdür” tabirini kullandığı için anma törenleri, düğün günü ya da vuslat günü manasına gelen “Şeb-i Aruz“ olarak adlandırılmaktadır. Onun düşüncesinde ve fikirlerinde ölüm hiçbir zaman yokluk olarak kabul edilmemektedir. “Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız! Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir” diyerek gönüllerdeki ölümsüzlüğe dikkat çekmiştir.
Hz. Mevlâna, “Herkes ayrılıktan bahsetti, bense vuslattan” ifadesiyle de ölümün ayrılık değil, kavuşmak olduğuna dikkat çekmiştir. Allah (cc) Kuran’da haber veriyor. “Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra ancak bize döndürüleceksiniz” (Ankebût, 29/57) Allah’a, yani özüne döndürülen bir ruh için yokluk manasında kullanılan ölüm ifadesi, nasıl bağdaştırılabilir.
Hazreti Mevlâna ömrünü, Kuran’a ve Peygambere adamasına rağmen, gelecekte hakkında çıkabilecek yalan ve iftiralara daha hayatta iken gereken cevabı vermiştir:
“Bu canım var oldukça ben Kuran’a tutsağı
Şems’ten ayrılık onu çok üzmüştü, ama sonunda Onu kalbinde bularak arayışını terk etti. Bu halini şu beyitle dile getirerek sevgi ile ulaşılacak mertebelerden haber vermiştir. “Beden bakımından ondan ayrıyım ama bedensiz ve cansız ikimiz de bir nuruz. Ey arayan kişi! İster Onu gör, ister Beni. Ben O’yum, O da Ben. ” Burada tarif edilen hal, Tasavvuf Edebiyatında sevenlerin birbirinde yok olma hali olan “fena halidir.” Hz. Mevlâna, şikâyet edilen ayrılıkların çaresinin, “sevgi” olduğunu da haber vermiştir. Hz. Mevlâna’nın çağrısı; Allah’ın kulları için sürekli açık tuttuğu tövbe kapısınadır. Başka mana aramaya gerek yoktur. İşte Kuran’ın Beyanı; “Allah ‘a göre şu kimseler bir tövbesi makbuldür ki, cahillikle bir kötülük yapıp hemen ardından dönerler…” (En-Nisa, 4/17) İşte Peygamberimizin Beyanı; “Can boğaza dayanmadıkça Allah (c.c) kulun tövbesini kabul eder.” (Tirmizi) Mevlana’nın çağrısı Hakka, hakikate, doğruluğadır. “Geçmişteki halin ne olursa olsun, bu hal seni ümitsizliğe düşürmesin, tövbe etmek kaydıyla, yani eski haline dönmemek üzere gelmek istersen bu kapı sana açıktır” mesajı verilmektedir. Yoksa “ne olursan ol yine gel” çağrısından; eski halini değiştirmeden olduğun gibi kal dediği anlaşılmamalıdır. O zaman “Bu canım var oldukça ben Kuran’a tutsağım” sözü ile bağdaşmayan bir yorum olur ki; Ona atfetmek Onun manevi şahsiyetine yapılabilecek en büyük haksızlıktır. Zaten öğle davranmaya kalkışanlara da öncesinden cevabını göndermiştir: “Benden başkaca bir söz nakledenler olursa, Hz. Mevlâna’nın “Şeb-i Aruzu” vesile kılınıp onun dünya görüşleri insanlığa gerçek yönleriyle anlatılmalıdır. Onun büyük bir mütefekkir, büyük bir İnsanı Kâmil olduğu ifade edilmelidir. Ancak, o zaman onun maneviyat ikliminden faydalanmak mümkündür. Gönül ve Hak dostu Hz. Mevlâna’yı 740. vuslat, yani kendi tabiriyle düğün günü yıldönümünde rahmetle anıyorum. Tüm Mevlâna dostlarını saygıyla selamlıyorum… Bu vuslat gününde Konya’da olup, oradaki ortamı dolu dolu yaşamak ne güzel olur diye düşünüyorum. Laf aramızda; etli ekmek ve fırın kebabı, üzerine de höşmerim tatlısı fena olmaz. Mevlâna’nın yukarıda açıklamasını yaptığım, çağrısını da unutmayalım: Gel! Ne olursan ol, yine gel… İster kâfir ol, ister ateşe tap, ister puta… İster yüz kere tövbe etmiş ol, ister yüz kere bozmuş ol tövbeni… Bizim kapımız umutsuzluk kapısı değil, nasılsan öyle gel… |
||
Etiketler: MEVLANA, ŞEBİ, ARUZ, TÖRENLERİ |
|