19 Temmuz 2025 - Cumartesi

CHP’de Değişimden Dönüşüme: Ahlaki Erozyonun Gerçekliği

CHP’de Değişimden Dönüşüme: Ahlaki Erozyonun Gerçekliği “Değişim” söylemiyle başlayan süreç, ahlaki bir dönüşüm krizine mi evrildi?

Yazar - A. Doğukan Doğan
Okuma Süresi: 8 dk.
489 okunma
A. Doğukan Doğan

A. Doğukan Doğan

dogukan432@gmail.com -
Takip EtGoogle News
Değişim vaatleriyle yola çıkanlar, gerçekten neyi değiştirdi? CHP, tarihsel değerlerinden uzaklaşıyor mu? Son yaşananlar, yüzeysel bir değişimden çok, daha derin bir dönüşümün habercisi olabilir mi?
 
CHP’de “değişim” derken aslında neye dönüştük? Bu soruya yanıt aramak, sadece son birkaç yılı değil, partinin hem yakın hem de uzak tarihini birlikte değerlendirmeyi gerektiriyor.
 
Öncelikle kavramları netleştirelim.
Değişim, bir yapının mevcut hâlinden başka bir forma evrilmesidir; çoğunlukla yüzeysel, zamana yayılmış ve geçicidir.
Dönüşüm ise daha köklü, yapının özüne ve işleyişine etki eden, genellikle kalıcı bir nitelik taşır.
 
Bugün CHP'nin içinde bulunduğu süreci, artık “değişim” değil, “dönüşüm” olarak tanımlamak daha doğru olabilir.
 

İSKİ’den Manavgat’a: CHP’nin Ahlaki Erozyonu

1993’te patlak veren İSKİ skandalı, CHP’nin kurumsal hafızasında kara bir leke olarak yerini almıştır. Ancak o dönemin CHP’si, yolsuzluk karşısında sessiz kalmamış; dönemin İBB Başkanı Nurettin Sözen’in iradesiyle, yargıdan önce harekete geçerek sürecin önünü açmıştır. Bedeli ağır olmuştur: 1994 yerel seçimlerinde yaşanan büyük yenilgi, Refah Partisi’nin yükselişi ve Erdoğan’ın siyasi sahneye çıkışı…
 
Buna rağmen bu süreç, CHP'nin kurumsal ahlaki refleksini gösterdiği nadir örneklerden biridir. Parti, kendi içinden çıkan hatayla yüzleşmiş ve siyasi fatura ödemeyi göze almıştır.
 
2020’deki Yalova Belediyesi yolsuzluk soruşturması ise çok daha farklı bir tablo ortaya koymuştur. Belediye başkan yardımcısı Halit Güleç tutuklanmış, Belediye Başkanı Vefa Salman görevden uzaklaştırılmıştır. Ancak partide ciddi bir iç denetim ya da disiplin süreci işletilmemiş, ilgili isimler partiden ihraç edilmemiştir. CHP yönetimi, bu süreci neredeyse tamamen "siyasi operasyon" olarak nitelendirmiştir.
 
Benzer bir tavır 2025’te Manavgat Belediyesi'nde yaşanan olayda da kendini göstermiştir. Belediye başkan yardımcısı suçüstü yakalanmış, etkin pişmanlıktan yararlanmış, onlarca kişi gözaltına alınmıştır. Buna rağmen parti yönetimi ve önemli bir kesim hâlâ “kumpas” söylemine sarılmaktadır.
 
Tüm bu örnekler, CHP'nin zamanla kurumsal reflekslerinde nasıl bir değişim ve ahlaki zayıflama yaşadığını açıkça ortaya koymaktadır. Geçmişte siyasi bedel ödemeyi göze alarak yüzleşen bir partiden, bugün algı yönetimiyle savunma pozisyonuna çekilen bir partiye dönüşüm yaşanmaktadır.
 
Bu tutum, tabanda ve kamuoyunda, CHP'nin "temiz siyaset" ilkesinden uzaklaştığı yönünde eleştirilere neden oldu. Oysa geçmişte CHP, yanlış yapanı korumak yerine, şeffaflıkla yüzleşmeyi tercih eden bir çizgiye sahipti.
 

 Yeni Algılarla Eski Kadrolar: Değişim mi, Makyaj mı?

2023 Cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP tarihinin en yüksek oyunu aldı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun %47,82’lik oyu, parti için ciddi bir taban genişlemesini ifade ediyordu. Bu tablo, partinin yeni bir döneme geçiş yapacağı yönünde büyük umutlar doğurdu.
 
Ancak seçim sonrası beklentilerin aksine, içeride sert tartışmalar başladı. Zoom toplantılarıyla şekillenen kulisler, kurultay çağrılarına dönüştü. “Değişim” sloganı öne çıktı ve 4–5 Kasım 2023’te yapılan 38. Olağan Kurultay sonucunda yeni bir yönetim göreve geldi.
 
Ne var ki, bu “değişim” söylemini dillendirenlerin büyük kısmı, zaten uzun süredir partinin içinde ve etkili pozisyonlarda bulunan isimlerden oluşuyordu. Değişim, yalnızca söylemde kaldı. 
Kadrolar aynı kalsa da zihniyetin değiştiği görülüyor. Bu durum, partide yaşanan süreci bir paradoksa dönüştürdü: Değişim isteyenler, değişmeden kaldı; fakat partinin özü yavaş yavaş dönüşmeye başladı.
 

Temiz siyaset vaadiyle gelenler, neden ahlaki savunmaya saplandı?

Kurultay sonrası parti içindeki bölünme daha da belirginleşti. Yeni yönetim, enerjisini ortak akıl üretmeye değil, daha çok kendini savunmaya yöneltti. Parti kaynakları, iç muhasebeden çok algı yönetimine ayrıldı.
 
CHP geçmişte, kendi içinde ortaya çıkan yolsuzluklarla dahi yüzleşebilen, bedeli her ne olursa olsun, o bedeli göze alarak kendisini temiz tutmayı başaran bir partiydi. Bugün ise örneğin Manavgat Belediyesi'nde yaşanan olayda, belediye başkan yardımcısının suçüstü yakalanmasına, itirafçı olmasına ve onlarca kişinin gözaltına alınmasına rağmen, parti yönetimi ve tabanının önemli bir kısmı hâlâ “kumpas” ya da “siyasi operasyon” söylemine sarılıyor.
 
Suçüstü görüntüler ortadayken, etkin pişmanlıktan yararlananlar da varken. CHP yönetiminin bu olayları hâlâ 'siyasi operasyon' bağlamında değerlendirmesi, partinin iç denetim reflekslerinde önemli bir zayıflamaya işaret etmektedir. Bu tutum, sadece yargıya duyulan güvensizlikle açıklanamaz; aynı zamanda CHP’de ahlaki reflekslerin nasıl köreldiğini ve partinin hangi yönde bir dönüşüm geçirdiğini açıkça ortaya koyuyor.
 
CHP bugün, yanlış yapanla yüzleşmek yerine suskunluğu ve savunmayı tercih eden bir çizgiye kayıyor.
Oysa İsmet İnönü’nün dediği gibi:
“Bir memlekette namuslular, en az namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur.”
 
Bugünün CHP’sinde ideoloji, yavaş yavaş ranta; vicdan, sadakate dönüşmeye başlamış durumda. Tarihsel, ahlaki ve etik değerler ise artık güncel algılar doğrultusunda yeniden şekilleniyor. Bu tablo, partinin kurucu kimliği ve tarihsel kodlarıyla açık bir çelişki içindedir.
 

Sonuç: Değişim Değil, Dönüşüm

CHP bugün gerçekten bir dönüşüm geçiriyor. Ancak bu dönüşüm, umut edilen demokratik, katılımcı, ahlaki bir dönüşüm değil; reflekslerini, değerlerini ve vicdani duruşunu kaybeden bir dönüşüm. Meşruiyetin yerini algı, yüzleşmenin yerini savunma, vicdanın yerini hesaplaşma almış durumda.
 
CHP, geçmişte hatalarıyla yüzleşme konusunda daha ilkesel bir tutum sergileyebiliyordu. Bugün ise bu yüzleşme pratiğinin yerini savunmacı refleksler ve siyasi gerekçelendirmeler almış durumda. Değişim vaatleriyle başlayan süreç, köklü bir değer kaybına, yani dönüşüme evrilmiş durumda.
 
Ve ne yazık ki bu dönüşüm, yalnızca CHP’nin değil; siyasetin ve demokrasinin ahlaki zeminini de hızla aşındırıyor.
 
CHP’nin bu gidişata dur diyebilmesi için, vakit kaybetmeden parti büyüklerinden, farklı kademelerdeki yöneticilerden ve en önemlisi tabandaki akil insanlardan oluşan geniş bir istişare zemini oluşturması şart.
 
Partinin tarihsel misyonuna ve kurucu değerlerine yeniden yönelmesi, “temiz siyaset” ilkesini sadece bir slogan olmaktan çıkarıp somut adımlarla hayata geçirmesi gerekiyor.
 
Bu kapsamda CHP’nin, bir ‘iç denetim komisyonu’ gibi kurumsal mekanizmaları acilen işler hâle getirmesi; etik kuralların yalnızca ilke metinlerinde değil, uygulamada da karşılık bulması gerekmektedir.
 
Ancak bu şekilde hem kendi içinde yeniden bir bütünlük sağlayabilir hem de topluma güven veren bir siyasal aktör hâline gelebilir.
 
Bir partiyi partileştiren asıl şey, kriz anlarında gösterdiği ahlaki kararlılıktır.
 
 
“Siyasi hayatın en büyük ihtiyacı, temiz ve dürüst ahlaktır.”
— Mustafa Kemal Atatürk
 
“Bir siyasetçinin en büyük sermayesi dürüstlüğüdür. Bu yoksa, hiçbir şeyin önemi kalmaz.”
— Bülent Ecevit
#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.